27 Mart 2009 Cuma

yalnızlık s.onsuz

içeride duruyordum.. evimin eşsiz sessizliğinde beni büyüleyen o sevdiğim müzikler çalıyordu ve huzur doluydum. ve bir de aklımda o gecenin bir yarısı sokakta çıplak ayak dans eden kadın vardı..
o gece balkondan görüp, merdivenleri koşa koşa inmiştim. onu uzaktan izlemiştim ve yağmurun altındaki büyüleyici dansı bittikten sonra takibe başlamıştım.. evini gördüm, evime yakındı. ertesi günü yalnız yaşadığını öğrendim.. ve sadece iki öğün yemek yermiş. yemek yapmayı sevmiyormuş ve o en sevdiğim sahilin, küçük ama en şirin yemek evine gidermiş.. bahçe tarafında oturup hem çimlerin tadını çıkarır, hem de denizi dinlemek hoşuna gidermiş. bazen dalgaların hızlandığı saatlerde ufaktan ıslanırmış ama sesini çıkarmazmış. sakin sakin sahilde dolaşırmış her sabah ve kimseyle konuşmazmış -kasabadakiler dili olmadığını düşünüyorlar- .. geceye kadar sallanan koltuğumda oturup onu düşleyebilirdim. sıcak çikolata, battaniye ve ona ait bir fotoğraf ile..

karşısına çıkamama sebebim cesaretsizliğimden değil, kendime söz verdiğimdendi.. nasıl bir insan bu kadar yalnızlığa ait olup da, bu kadar mutsuz olabilirdi! neden böyle suskun, böyle mutsuz ve neden böyle umarsız olduğunu kim bilebilir.. kendi yalnızlığımdan yola çıkarak düşünüyorum da, bu kadar mutsuz olması için kötü şeyler yaşamış olmalıydı. gözlerinden bir damla yaş aksa, ya da bir esintiyle tebessüm etse sevineceğim.. sadece yüzünde birazcık duygu görmek istedim günden güne. yalnızlık.. ona ve bana ait olan tek ortak yanımız olarak görünüyordu. ve o mutsuz, bense umutsuzdum..

yine sallanan koltuğumda oturup sıcak çikolata içerken, pencereden dışarıyı seyrediyordum.. kıyafetleri kirlenmiş ve yüzünde yılların acısını çekmiş gibi, büyümüş de küçülmüş bir erkek çocuğu gördüm.. karşıdaki eski ve kullanılmayan o küçük evin kapısının önüne oturdu. etrafına bakınıyor, insanları seyrediyordu benim gibi.. yüzündeki o acı ifadeyle karışık, gözlerinden yaşlar akmaya başladı.. her akan damla yerde kayboluyor ve umut olarak buharlaşıyordu. aşağıya inip yanına oturdum ve yüzümü ona çevirdim.. bana bakmıyordu, utangaç sandım başta. sonra kendinden emin, cesur bir bakış attı bana ve başını dimdik tutarak karşıdaki ufak kıza bakmaya başladı.. tahminimce yaşıtıydı ve ufacık yüreği o kız için atmaya başlamıştı. bunu hissettiğimi anlamış gibi tekrar yüzüme baktı.. hiç konuşmuyorduk çocukla ve elinden tutup onu ayağa kaldırdığımda karşı koymadı bana. onu evime çıkardım ve "ne yapıyorsun" bile demedi bana.. sallanan koltuğuma oturdum ve onu da karşıma aldım. kollarından tutup yüzüme çevirdim kendisini.. gözlerini kırpmadan merakla bakıyor, hala "ne yapıyorsun" demiyordu. ama yüzündeki ifadeden "ne yapmaya çalışıyor bu" dediği anlaşılıyordu.. o anda beni çok şaşırtacak bir şey yaptı ve yine kendinden emin ve cesur bakışını fırlattı yüzüme doğru.. ve sordu:

-adınız nedir?
*Nabeel. peki senin adın ne küçük adam?
-adım yok efendim.
*Anlıyorum.. peki sana bir isim bulmamı ister misin?
-eğer siz böyle uygun görüyorsanız, bulabilirsiniz efendim.
*Ailen seni çok iyi yetiştirmiş küçük adam.. çok saygılısın
-benim ailem yok efendim. ve kim nasıl isterse, öyle çağırır beni..
*O halde bundan sonra burda kalmak ister misin?
-siz nasıl isterseniz efendim.
*Sana alt katı hazırlayacağım.. ama fazla yüzyüze gelmeyeceğiz, tamam mı?
-sahibimi görmeden, ona nasıl hizmet edebilirim efendim?
*Sen köle değilsin. içindeki büyük adamı kendin göremiyor musun? merak etme, onu çıkaracağız.. sadece yalnızlığı sevdiğim için fazla yüzyüze gelmeyeceğiz. alt kat senin evin, tamam mı küçük adam?
-peki efendim.
*Bana sadece Nabeel de lütfen.
-Nabeel. isminiz çok güzel..
*Senin de ismin Carmel olsun.
-tamam Nabeel.

Carmel ile kasabada gezintiye başladık. yanımdaki küçük adamı görenler biraz şaşırıyorlardı.. birlikte bir mağazaya girdik ve ona yeni kıyafetler seçtik. ellerimizde torbalarla birlikte eve geri dönerken dikkatimi çeken Carmel'in oturup izlediği kız hala evimizin ordaydı.. Carmel bu sefer gözlerini kaçırarak baktı küçük kıza ve başını eğerek yürümeye devam etti.. Anlaşılan birazcık utanmıştı. Carmel ile eve çıktık ve ona banyonun yerini gösterdim. yıkandıktan sonra yeni kıyafetlerini giyindi ve şimdi çok daha iyi görünüyordu..

*Carmel, hadi aşağıya inip o küçük kızla tanış. belki iyi bir arkadaş olabilirsiniz.. ben de bu sırada alt katı senin için hazırlarım ve sonra seninle biraz konuşacağız.
-peki Nabeel. teşekkür ederim

büyük bir heyecanla ahşap merdivenlerden inmeye başladı.. merdivenlerin çıkardığı gıcırtıdan anlaşıldığı üzere, koşar adımlarla iniyordu. belki ikişer ikişer, belki de üçer üçer atlıyordu merdivenlerden. küçük adamın ufak yüreği büyümüş ve cesurca kızın yanına gitmişti. pencereden onları izledim bir süre ve birlikte oynamaya başlamışlardı.. yüzündeki o acı ifade ve yaşlı adam havası gitmiş, yerine bir papatya koklasa bile mutlu olabilecek ufak bir çocuk gelmişti. gözlerinin içi gülüyor ve sanki gözbebeği yıldız misali parlıyordu. bu daha önce yere düşen gözyaşı damlalarının umut olup buharlaşmasından daha güzel görünüyordu.. artık umut ona ait bir kavramdı. mutluluk da öyle..

Evin alt katını Carmel'e uygun bir şekilde hazırladıktan sonra yukarı çıkıp yemek hazırladım. ama bir sorun vardı.. hep tek kişilik yemekler hazırladığım için, bu alışkanlık olmuş belli ki; yine tek kişilik hazırladım. bu sırada ahşap merdivenlerin çıkardığı sesi yine duyabiliyordum ve sanırım Carmel yukarı geliyordu. hep kendi ayak seslerimden çıkan bu ses, şimdi başkasının ayak sesi olarak gelirken kulağıma çok yabancıydı bana..

-Benim biraz karnım acıktı Nabeel.
*Evet.. tamam!
derken içimdeki sıkıntı birden düşünmemi engellemeye başladı. ne yapacağımı şaşırdım ve o an aklıma sahildeki küçük yemek evi geldi..
*Hadi Carmel, ellerini yıka ve üzerine rahat bir şeyler giyin.

hiçbir şey söylemeden gitti ve ellerini yıkadı. sonra alt kata inerek dolabından yeni kıyafetlerinden seçmeye başladı.. giyindikten sonra yukarı geldi ve hazır olduğuna dair bir bakış attı gülümseyerek. yine suskundu.. evden çıkıp deniz kenarında küçük bir gezintiden sonra yemek evine vardık. ikimiz de oldukça aç görünüyorduk.. istediğimiz yemekler geldi ve Carmel büyük bir iştahla yemeğe başladı. ben daha başlayamamıştım onu izlemekten.. durakladı birden:

-neden yemiyorsun Nabeel? hızlı yememden rahatsız olduysan özür dilerim.
*Hayır, sakın öyle düşünme. sadece dışarıda yemeğe alışık değilim.. yakında sen de evde yemeğe alışacaksın.

tebessüm etti ve yemeğine devam etti. onu izlemekten ve onunla ilgilenmekten etrafıma hiç bakınmamıştım.. kafamı kaldırdığımda şaşkınlık içindeydim. karşı masadaki yağmur altındaki o dansıyla beni büyüleyen ve suskun kadındı! yemeğini bekliyordu ve beklerken de denizi seyrediyordu.. dalgalar onu ıslatırken, o gözlerini kapatarak bunun keyfini çıkarıyor gibiydi. hala yemeğime dokunmamış olmamdan rahatsız olan Carmel:

-lütfen artık yemeğini yer misin Nabeel? beni utandırıyorsun. nereye bakıyorsunuz?
*Hiç.. hiçbir yere bakmıyorum, pardon. yemeğine devam et Carmel, ben de yiyeceğim.

arkasını dönüp kadını gördü Carmel. ve yüzüme bakarak gülümsedi sadece.. sanki ona karşı olan hislerimi anlamıştı ve bundan mutluluk duyuyor gibiydi. yemeklerimiz bitince evimize döndük ve Carmel alt kattaydı.. bense yine sallanan koltuğuma oturmuştum. yerimden kalkıp Carmel'in yanına gittim..

*Carmel, senden bir şey isteyeceğim..
-tabi.. ne isterseniz yaparım Nabeel. hadi söyleyin..
*Bugün senin arkanda oturan o kadını görmüşsündür.. onun evini sana tarif edeceğim ve yarın söylediğim saatte ona yaptığım yemekten göndereceksin. tamam mı?
-tamam Nabeel. bunu yapabilirim.. peki kendisine bir şey söyleyeyim mi?
*Hayır, sadece kapıyı çal ve ona yemekleri verdikten sonra geri gel.

yine hiçbir şey söylemedi ve sustu öylece.. yüzüme baktı ve gülümsedi. arkamı dönüp yukarı çıkarken kapısını kapatmak için döndüğümde hala öylece bakıyordu bana.. ve elimi ışığı söndürmek için götürürken uzandı yatağına. odama çıkıp yarını bekledim sabırsızca..

her gün büyük bir sevinç ve heyecanla götürüyordu yaptığım yemekleri Carmel. onun için büyük bir keyifti sanki bu.. sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği yapıyordum suskun kadın için. ve bütün yemekleri de alıyormuş. her gün iki öğün yiyen kadın, artık üç öğün yiyordu.. ona her gün farklı yemekler yapıyordum ve sanırım bundan mutlu olabiliyordu. fakat hiç yemeklerin kimden geldiğini merak etmediğini düşünmeğe başladım.. çünkü öğrenmek için hiçbir şey yapmamıştı. aslında ben de bunu istiyordum ama aylar geçmişti ve artık ona olan duygularım daha da yoğunlaşıyordu. onu mutlu edebiliyor muydu yemeklerim, merak ediyordum..

. .. sonbahar gelmişti ve kendimi kötü hissediyordum. o gün hiç yemek yapasım yoktu.. elime bir kağıt, bir de kalem aldım. "naci en palestina" şarkısı defalarca çaldı pikapta, çok seviyordum bu parçayı. hüzün ve huzuru bir arada taşıyordu sanki.. ama o an hüzün ağır bastı ve masadaki kağıda gözlerimden süzülen birkaç damla gözyaşı düştü.. bir sayfalık bir not yazdım suskun kadına.. Carmel dışarıda yine o ufak kızla oynuyordu. ve çok mutlu görünüyordu ikisi de.. büyüdüklerinde gerçekten büyük bir aşk olacaktı aralarında, bunu hissediyordum. kızın ismini 1 hafta boyunca sormaktan çekinmiş Carmel.. ismi Graciela'ydı küçük kızın. Graciela evine dönerken, Carmel de her zamanki saatinde yemeği suskun kadına götürmek için yukarı çıkmaya başladı.. ahşap merdivenlerin çıkardığı gıcırtı bu sefer çok yavaştı, sanki bugün yemek yapmadığım içine doğmuştu Carmel'in. yanıma geldi ve yüzüme bakarken şaşkınlık ifadesinde üzüntü de vardı.. neden yemek yapmadığımı sormaktan çekinircesine bakıyordu suratıma. eline yazdığım sayfayı tutuşturdum ve hiçbir şey konuşmadık Carmel ile.. aslında bir şeyler söyleseydi bana, küçük adamın büyümüş yüreğinden neler çıkacağını çok merak ediyordum. ama konuşması için onu zorlamadım, yüzünden anlamaya çalıştım. belki de yanlış anladım ama notu isteksizce götürdüğünü düşünüyorum.. çünkü son olacağını biliyor gibiydi!

nottan ufak bir alıntı:
. .."zaman geçerken her gün sana yaptığım yemekler belki özlemlerini arttırıyor ben dindirmeye çalışırken. .yalnızlığını daha fazla gösteriyorum sana farkında olmadan. .ve bir şeye bağımlı olmanın heyecanı,acısı. .hepsini ben yapıyorum sana..bir gün gelmezse eğer!?. . üzüldüğün sadece yiyeceğin bir şeylerin olmaması olmayacak. .hatta düşünmeyeceksin bile yemeyi, sadece verilecek boş tabaklar,o küçük çocuğu bir daha göremeyecek olman üzecek seni..ve ben üzülmeni istemediğim için üzeceğim ∫en¡"• (burası •düşler kon∫erves¡•'ne ait)

Carmel geri döndüğünde üzgündü ve benimle konuşmamak için yemin etmiş gibiydi, suskun kadının yerini almıştı sanki.

  • Dipnot: Hikâyenin devamı gelecek diye düşünüyorum.. suskun kadın ne yapar, bilemem. göreceğiz =) aslında, onu da •düşler kon∫erves¡• yazıyor işte.. takip takip takip (:
  • İkinci Dipnot: Fotoğraf "Berkay Metin GEÇİCİ"ye aittir. Sevgilerimi sunarım..

12 yorum:

•düşler kon∫erves¡• dedi ki...

. .bazen vedalar, sandığından fazlasını anlıyorum. .bir gün bir yerde yine görüşeceğiz. .ve kalbin tekrar benim olacak!

Adsız dedi ki...

yazdıklarını öyle güzel hissetiriyorsun ki velvetciim...okumak gerçekten büyük zevk

Adsız dedi ki...

tek sorun yazını okumaya daldığımda otamatik açılan playlist'in...şarkılar güzel falan ama...ah şu kota olmasa :(

rüya dedi ki...

çokk ama çokk güzel yazmışsın ve devamı da gelir umarım..

Neptünlü dedi ki...

Çok beğendim tunca çok akıcı yazıyosun Tekrar teşekkürler :)

orange hero dedi ki...

@düşler konservesi:

Isabelle mutsuz. . Nabeel umutsuz : )

@pinkzorro'm:

çok teşekkür ederim canım (: söylediğin sorunu da gidereceğim, merak etme..

@rüya:

misafirsin ama umarım kalıcı misafirsindir (: teşekkürler yorumun için.

@hande:

ben teşekkür ederim okuduğun ve yorum yaptığın için hande'm (: sevgiyle kal.

Berrin dedi ki...

bence suskun kadın mutsuz degil, mutlu. bir insan ancak onun gibi davranıp yasayarak mutlu olabılır :)

devamını okumak ısterım.

Zeugma dedi ki...

Şahane bir roman çıkmış elinden.
Hatta inanılmaz..
Bu nasıl bir hayal gücü böyle?
Son derece profesyonelce yazmışsın.

Ellerine yüreğine sağlık, çok beğendim..

Ve devamını dört gözle bekliyorum.

İçindeki esin hiç bitmesin, olur mu :)

orange hero dedi ki...

@banadair_berrin:

devamını biz de yazmak istiyoruz inşallah :) bi de, mutsuz olabiliyor nolursa olsun insan.. öyle bir hayatı olabilir ama, geçmişinde neler yaşadı kimbilir :)

@Zeugma:

Ablam, yorumun her zamanki gibi çok güzel.. Teşekkürlerimi sunuyorum : )
Ayrıca hikâyeyi güzelleştiren de düşler konservesi'dir =) eğer o olmasa, devamı gelecek gibi değil zaten.. bak, linkini verdim yazının sonlarında; o da çok güzel devam ettiriyor, okuyun =)
ihi, öperim ablaların en güzeli..
Sevgilerle.

Berrin dedi ki...

merhaba, adına bir mim var sayfamda..cevaplamak istersen :)

taluyka dedi ki...

güzel yazmışsın,takipteyim:)

mehbup dedi ki...

Her gün geliyorum,hikayenin devamını bekliyenlerdenim..Hikaye yazmak zor iş onu da biliyorum.Ama hikaye çok güzel,elinize ve emeğinize sağlık..Yazarına da ayrıca tebrik ediyorum..iyi tatiller.