24 Kasım 2009 Salı

hasat zamanı.

çoktan beri lâl olmuş hâller içindeyken, benden iki-üç kelâm duyabiliyorsan bile bu bi kârdır. fakat bunun farkına ne zaman varmak istediğini anlayabilmiş değilim. ya da bir soru sorulacaksa, asıl soru şu olmalı;
-gerçekten farkına varmak istiyor musun?
çünkü farkına varmak istediğinde tutacağım ellerini.. şimdiki tutuşlarım, sadece değişler halinde.. bu önemsiz değişlerin yerine, tutunmak deyimini koymayı istiyorum ben. elini öyle bir tutmak istiyorum ki, bir daha bırakması mümkün olmasın.. koluna, bacağına, bedenine sarılayım ki, sen-ben ayrımı olmasın. sen ve benden bahsedilecekse şayet, iki isim geçmesin o konuşmada.. öyle tutunmak istiyorum ben sana.

sana daha çok iki-üç kelâm çıkar benim ağzımdan. önemli olan içine işlemesi söylediklerimin, kulağından girmesi değil.. sen açacaksın tutulmuş dilimi ki, iki-üç kelâmdan daha fazlasını duyabilesin.. sen çözeceksin dilimin düğümünü ki, dudaklarımı hafif kıpırdatmalarımda bile ne demek istediğimi önceden anlayabilesin.. ve yine sorulması gereken bir soru daha var burda;
-bunu istiyor musun? söylediklerimi duymak, anlamak zor değildir. istiyor musun ağzımdan çıkan her kelimeyle büyülenmeyi? istiyor musun tanıdıkça sevebilmeyi? aşkın derin yüzünü göstermesini istiyor musun?
çünkü istediğinde dökülecek binlerce sözcük dudaklarımdan.. istediğin için sevmek, aşık olmak daha kolay olacak. kırmak istemediğinden, çaresizlikten, boşluktan, yalnızlıktan yaslandığın bir duvar olmaktan çıkartıp beni; gözlerime baktığında sevgiden ağlayabilen, sarıldığında heyecandan titreyen, elimi tuttuğunda güvenden tebessüm eden bir masal kitabı olarak da görme beni.. masal değilim, masalda değilsin, masalımsı hiç değiliz. tamamen gerçeğiz ve gerçekçi hislerinle iste beni. veya yalandan söylenen hiçbir sözcükle avutmadan, dolaysız yoldan ve doğrudan gerçek sözlerle kır beni.. "istek" diyorum.. "istemek" diyorum.. varsa içinde bana dair bir damla, çabanla büyüt onu.. benim büyütüp yeşertmemi bekleme. varsa içinde bana dair bir nebze; saygını kat, sevgini kat, aşkını kat, karıştır hepsini de yücelt içindekini.. yoksa:-
çürür,
soğur,
erir
ve
tükenir..

8 yorum:

dwarfwaves dedi ki...

lal kesilen hep dil sanır insanlar...oysa kesilen bakışlardır.bir bıçak darbesi vurulsa şah damarına fışkıran yine lal olur..dokunmanın sahisini istemek masal olduğunu inkar ettiğin hayyallerin için fazla ütopik...çürümek,parça parça yitmek ise fazla karamsar..arada bir yerlerde tüyleri diken diken eden,iki kaburgan arasındaki lal organı iki kat daha fazla titreten sahici sözler bulman ise olası...iimiş,iyimsermiş..kötüymüş ellerinle tüm gerçeğe dokunulabileceğini sanmak..yaşanmamış nice yılına ithaf et tüm optimist duygularını..zira zulanda yaşanmışlık yığının olsa gerçeği dilemezdin....

Pınar dedi ki...

offf çok sağlam olmus bu.. fena oldum okurken... bunu çok begendım.

Berrin dedi ki...

dolmuşsun, taşan kısmı işte böyle cümlelere dökülmüş..
tüm sorduğun bu sorulara cevap verebiliyorsa, hatta cevap veremeyip anlayabiliyorsa bile kafidir :)
ama zor..

erkn karaca dedi ki...

lal olma hali sende değil aslında karsıda.

dilinde değil kalbinde,gecmişinde.

korkak,belki de isteksiz.
''kırmak istemediğinden, çaresizlikten, boşluktan, yalnızlıktan yaslandığı bir duvar'' haline getirmesi seni gecmişinden buyuk ihtimalle...

elinden geleni yapmak sana baglı aslında ona değil.biraz istekli ise sordugun sorulara cevap verebilmeye,biraz istekli ise eger soyleyeceklerini içine işlemeye gelir gerisi zaten.
herkes ustune duseni yapmalı...

her zaman ki gibi harika tabii ki.

Aylin Ünlü dedi ki...

Mükemmel bir çağrı olmuş bu sevqiliye...Bir istek yapmak istesem AŞK'a kesinlikle bu cümlelerin altını imzalardım sanıyorum.

Yüreqine saqlık.

İ.x.İ.r dedi ki...

mutlu bayramlar Velvet:)

•düşler kon∫erves¡• dedi ki...

...'boşvermek' ne kadar ukalaca alaycı bir kelime ama bir o kadar da zamanında gelen ortaya çıkıveren. .ve kendini kabul ettiren.

mehbup dedi ki...

İyi bayramlar..