29 Haziran 2009 Pazartesi

bütün o şarkıları dinleyeceğim

göreceklerimden fazlasını görüyordum ki, daha yarısına bile gelmemişken daha fazla görmemem gerektiğini düşünüp vazgeçtim. nelerin döndüğünü, neler olup bittiğini anlamam için ufacık gördüklerim dahi yetti.. ve sanırım kimse farklı değil! hiçkimse, asla farklı değil.. herkes birbirine benziyor, bu yüzden ben sizden değilim. ben sizden farklı olduğum için, kendimden nefret ediyorum. sizden değil! kimseye ayak uyduramam, bu sebeptendir.. hatta bu yüzdendir ki, kalbimin ordaki çatlaklardan sızan kırmızı sıvı. ketçap değil onlar, kan. akıp giden insanların kanları.. akıp giden bomboş ruhlarmış, ben hep dolu sandım onları..

eskiden "tepkiliyim!" diyebilirken, etkisiz hale geldim. dinlenmeye bıraktığım ruhum, bedenimi de dinlendirecekken tam; hapsedildi yine. kendi de istedi ama bu seferki aptallığından değildi. biz o duyguya 'güven' deriz, ya siz? gerçi ben 'biz' diyorum ama pardon, 'biz' diye nitelendirebileceğim kadar insan kitlesi yok arkamda. siz daha fazlasınız fakat benim söylediklerimde sizin borunuz ötmüyor.. siz sadece zarar vermesini bilirsiniz. kırıp döker, yıkıp geçersiniz.. neyse, 'güven' diyordum ben.. -mek eki geldiğinde sonuna fiil oluyor! fakat her insan bunu yapamadığı için pek bilinmez.. hatta o duyguyu veremiyorlar bile.

yalan dolandan sıkıldığımı milyon defa bağrındım etrafıma. ya beni dinlemesi gerekenlerin kulakları başka yerdeydi, ya da söylediklerim sinek vızıltısı gibi geldi.. ya beni dinlemesi gerekenler sadece dinliyormuş gibi gözüktüler, ya da dinlemek işlerine gelmedi.. çünkü hazırda bir aşk var; eridiğinde dolaba kaldırıp soğutulacak ve öylece beklemeye alınacak, pişmesi gerektiğinde tencereye atılacak ve tekrar kıvama gelecek.. bu döngüyü oluşturabilecek hep bir aşk var hazırda. ama bir şey hatırlatmak istedim şimdi! hiçbir hazır yemek, ev yemeğinin yerini tutmuyor..

şuan kurabileceğim milyonlarca cümle var.. evet, abartısız milyonlarca var! BÜTÜN o yazdıklarına, söylediklerine verebileceğim bir sürü cevabım var, her ne kadar cevap niteliği taşımasalar da. sen soru sormadın bana ama onların hepsine söyleyeceğim o kadar çok şey var ki! o kadar büyüttün ki içimdekileri, o kadar delik deşik ettin ki. ama söylemeyeceğim hiçbirini sana, içimde tutmasını iyi biliyorum. söylersem, altından kalkamayacaksın ve yine ben üzüleceğim bu yüzden. şuan tek istediğim; o'na gitmendir, coşup da sönmen değil! sönmesine sebep olan kırgınlıklarım olmamalı, ben arada değilim. çoktan çekildim, hatta çoktan sen çektin.. tek istediğim; o'na gitmen ve beni düşünmemendir. ben bir şeylerin farkına varmasını biliyorum, en iyi yaptığım şey bu hatta.
şimdi o yolun sonunda, seni bekleyene git. içine sahip olana, için olana..
hoş kal

13 Haziran 2009 Cumartesi

bir siyah, bir turuncu, hep siyah.


ne baloncuklar istedim ben, ne de ufak öpücükler.. hepsini sen getirdin ve şimdi getirdiğin gibi geri götürüyorsun.
ne çığlıklarımı boya turuncuya dedim, ne de kalbimi.. her şeyi sen boyadın turuncuya ve şimdi turuncuya boyadığın gibi geri boyuyorsun siyaha.

"her neyse! olur böyle şeyler." diyecek halim bile kalmadığını fark ettim. o kadar kayıtsızım ki olup bitenlere.. bir o kadar da kırgın.. içimin yangın yerinden beter olduğunu hissediyorum.

. .sanırım senin hiçbir açık bıraktığın kapılardan bir daha içeri girmek ve odanda eften püften yer kaplamak istemiyorum. boşuna çünkü hepsi! senin bölük pörçük odacıklarının bir tanesinde bile tam yer kaplayamazken, odacıklarını toplayıp bir bütün haline getirdiğinde çeyrek kadar yerim dahi kalmayacak çünkü.. istemiyorum. çünkü senin içinde yer kaplamış yaşanmışlıkların altında ezilmek zoruma gitmekten çok, üzecektir beni.. ben o yaşanmışlıklardan değerli olamayacağımı fark ettim çünkü. istemiyorum hiçbir bana ait odayı.. kapısında ismim de yazsa odanın, benim diyerek sahiplenebileceğim bir odam yok sende.

boğazımın düğümlerini açabilecek bir varlık istiyorum.. tek bir varlık! beni ağlatabilecek tek bir hamlesini istiyorum.. tek bir hamle! uzun zamandır ağlayamadığım için, daha da kirlendi içim.. içime attıklarımı, dışıma aktarmalıyım. geçer mi o zaman? (cevabını biliyorum, bunu kimseye sormadım)

ben çığlıklarımı siyah, hem de simsiyah hâliyle de seviyordum.. her ne kadar karanlık olsa da, acılarımla dolmuşsa da seviyordum öyle.
bir turuncu oldu zamanla.. ama kısa
bir siyah.
bir turuncu.
bir siyah.
son kez turuncu olacak diye sevindi herkes.
hep siyah.
siyah
iyah
yah
ah
h.

6 Haziran 2009 Cumartesi

yüzündeki başka izler

.. inceden inceden yağıyor yağmur, ben çırılçıplak soyundum gözyaşlarına. her damlanda canım yanacak, biliyorum. dilinden çıkan her söz yangın gibiydi.. ben yarışamazdım kuşlarla, seni kuşlar mı kaçırdı?

dudağım şimdi kan ağlıyor. avuçlarımda kırmızı damlalar ve ben yine sana sesleniyorum :-
ner
de
sin?
çocuk gibi kapandım dizlerime . ama .. .sonra ellerim halsizlikten düştü dizlerimin kenarlarına, sen buna nasıl izin verdin? beni bu hâle getirmeye.. seviyordun ya(!) .
henüz ölmedim sevgili. henüz bitmedim ben! kalıntılarınla bulgur pilavı yaptım kendime.. yedim yedim, yine senle doldum.
ama henüz yitmedim ben. söyle kadın; bitmeli mi gerçekten?
yüzüme katrankara acılar bulaştırmışsın, doğru mu? uzun zamandır aynaya bakamıyorum da yüzünden.. sadece ağladığımı biliyorum ve gözlerimden korkuyorum. çok şişmiş mi ?

dudağına eller dokunmuş sevgili.
yüzünü okşamış yabancı eller..
bedenine de deydi mi yabancı tenler?
diline kuşlar konmuş sevgili.
kemirip kanatmışlar gagalarıyla..
sen de binip uçmuşsun yabancı kanatlara.
..
.

yazar ve mektubu noktalar erkek, hayatını noktaladığı gibi..