11 Şubat 2010 Perşembe

Beyaz Dans #1


-Sevgiliye narince dokun. dokun ki; yüzünü tanı, vücudunu tanı. ruhunu tanımak en kolayı..
dedi ve kayboldu yine ortadan Lucida. Öyle çok alışmıştı ki O'na, Tanrı'sı gibiydi onun. vakitlice ortaya çıkar, iki-üç süslü kelime eder, yine ortadan kaybolurdu. ağzından çıkan her kelimeyi öyle dikkatlice dinlerdi ki, ruhunu huzurla doldurabilmenin ve düşüncelerine biraz olsun ara verip beynini dinlendirebilmenin en iyi yoluydu onun için. yalnız, karanlık ve hüzünlü gecelerin adamıydı o. gittikçe yorulan ve yaşlanan ruhunu tazelemeye çalışan toy bir aşk adamıydı..

. .gün ışığını çok sevmese de, günün tazeliğine bayılırdı. çünkü her yeni bir gün, kendini değiştirebilmek için ideal bir başlangıç gibi görünür ve umut besletirdi. gözlerini kapatıp pencereden dışarı çıkardı kafasını. hafif rüzgarın esintisiyle yüzüne soğuk çarpıyordu ama o buna aldırış etmiyordu. gözlerini açmadan önce son bir kez temiz havayı içine çekti. gözlerini açtığında karların örtmüş olduğu o bembeyaz dünyayı gördü. geçmişinin kirliliğine nazaran görmüş olduğu bu güzel doğa harikâsı karşısında soğuktan bile titremeyen elleri titredi heyecandan. gözlerinin içi gülüyordu. ve o an, onun için temiz bir gelecek ifade ediyordu. artık tamamen hazırdı..

I: harika bir gün, değil mi?
N: evet.
I: ama artık pencereyi kapatmalısın bence, üşümeye başladım.
N: haklısın, özür dilerim.
I: kahvaltıda ne istersin?
N: ben birazdan çıkacağım.
I: sabahın daha 6'sı, ne yapacaksın?
N: kendime bir yol çizeceğim.
I: anlamadım?
N: beyaz bir yol. karda yürüyüp, kendime bir çıkış yolu çizeceğim.
I: peki neden bensiz?
N: çünkü seninle yürüdüğüm zaman hep tökezliyorum.
I: ne demek istiyorsun?
N: artık sensiz yürümeye çalışmanın vakti geldi diyorum.
dedi ve çıktı evden Nabeel.

. .her attığı adımda karlardan çıkan sesin huzuruyla yürüdü yol boyu. bu huzura yoğun bir gereksinim duymaktaydı. çünkü her attığı adımda zihnindeki onlarca düşünceyi birbirine karıştırıyordu.. evden çıkmadan önce düşündüklerini gerçekleştirmek için her zaman yükünü hafifleten o kadın yoktu bu sefer. ayrıca kusursuzca hazırlanmış olan bir planı da yoktu.. sislerin içinde kaybolmayı umursamadan, kayıtsız bir şekilde yürüyordu sadece.
ışığı gördü:-
Yalnızlığına yalnızlık katarken düşündün mü hiç bunun getirebileceği ruhsal zararını? Farkında olmadığın şey; senin temiz gelecek dediğin, ayağına kadar gelmişken teptiğindir. Kararsızlığına sebep olan sebeplerini kendi içinde çözmek yerine, dışa vuruşun kaçarak oluyor. Geçmişindeki kadınların sana getirisiydi bu içindeki umutsuzluk. Sen onlardan kork, onların sana hala yaptıklarından kaç. Zira şuan tek bir kadın var ve sana sunduklarından korkmaman gerekir.
dedi Lucida.

bu bir ayrılık değildi şimdi onun için. yeni bir başlangıca da hiç benzemiyordu. daha bir aydır tanıdığı Isabelle'i öylece bırakıp çıktı. bu aydınlık bir geleceğe de benzemiyordu. temiz bir sayfa da geçmiyordu artık zihninden. bir ayda ne kadar yıprandığını düşünmek ve çıkar bir yol bulmaya çalışmaktı yeni amacı. yine de tek başına çözecekti. belki biraz bencilce bir hareketti ama bir yandan da cesurcaydı. çünkü bu iki kişilik savaşın bir kahramana ihtiyacı vardı..

. .şimdi tek başına da tökezlediğini anladı ve eve geri döndü. çabuk pes ettiğini düşünüp kendinden utanıyordu fakat bir yanda da Lucida'nın söyledikleri vardı. Isabelle'i şimdiden özlediğini fark etmişti.
kapı aralıktı ve birden telaşlandı. içeri girdi ve Isabelle'e seslendi. kimse yoktu.. yatağa uzandı ve yarım saatten fazla tavanı seyretti. bir ara kafasını sağa çevirdiğinde masanın üzerine bırakılmış bir kağıt parçası gördü. ayağa kalkıp yavaşça masaya yaklaştı ve Isabelle'in bıraktığı bir not olduğunu düşündü. öyleydi de..

"eve döneceğini biliyorum. ve bu notu okuyacağına da eminim.. önce, senin yaptığın gibi yapıp kaçmayacaktım sorunlardan öylece. fakat sonra, bir ayda yıprandığımı ve ister istemez seni de yıprattığımı fark ettim. ilişkinin köklerini sağlam yapacağız diye toprakları tırnaklarımızla kazımaya çalışmak belki de aptalcaydı. senden daha fazlasını beklemekse benim hatamdı.. giderken seni durdurmak istedim ama düşünmene izin vermesem hata üzerine hata yapmış olacaktım. geri döneceğini düşündüğümden, iyi ki durdurmamışım dedim kendi kendime.. durdurarak hata yapmamış veya gururumu yerler altına almamış olmaktan dolayı değil, ilk defa düşünmeden doğru bir şey yapmış olduğumdan dolayı sevindim.. birleşemeyecek kadar parçaladık çünkü bu ilişkiyi, çok bölündü. ve tamamlamak için toparlayamayacak kadar saçıldı her yere parçalar, bazılarını bulmak zor olacaktır. bu yüzden de artık eksik bir ilişkiyi yürütebileceğimizi zannetmiyorum.
yine de seni seviyorum.
yarın sevgililer günü, sevgililer günün kutlu olsun sevgilim."


  • Not: Fotoğrafın kime ait olduğunu bilmediğimden isim veremiyorum. Ayrıca imageshack linki olduğu için, verebileceğim bir paylaşım linki de olduğunu zannetmiyorum.

15 yorum:

Berrin dedi ki...

sevgılıler gününe ithafen yazmasaydın keşke.
nedense o güne dair şeyler basitleşiveriyor.

bunun dısında kelimelerin onlarakattığın anlamlar her zamanki gibi harika.
diyorum hep daha sık yaz, paslandırma.
kızıcam ama:)

orange hero dedi ki...

Aslında ben de öyle düşünüyordum ama ufak bir klişelikten büyük bir zarar gelmez diye düşündüm : ) Hem ben Sevgililer Günü'ne dair düşüncelerim çok nötr. hatta negatif bile denebilir =)

Düzgün giden bir ilişkim olsa şayet, bize her gün sevgililer günü olurdu şahsen : )

Kelime Yığıcısı dedi ki...

çok hoş olmuş bence eline sağlık...

•düşler kon∫erves¡• dedi ki...

.. .kötü şeyleryaşamalısın ya yaşamı anlayabilmekiçin. .birileri gelir kırar seni. .giderken geride bıraktığı sadece yaşama dair oluşturacağın düşüncelerine düşünceler katmaktır. .ama boşver yaşamı. .kalbin en önemlisi. .bu da diğeri gibi olacak diye düşünme. .yaşantılarını görmezden gelme demiyorum, onlar büyütüyor bizi. .ama kalp önemlisi.

orange hero dedi ki...

@Palyözi:
Teşekkür ederim. Sizin gözlerinize de, elinize de sağlık asıl okuduğunuz ve yorum yaptığınız için : )

@düşler konservesi:
yaşadığım her şeyi -iyi,kötü- "iyi ki yaşamışım" diyen ben için bu hiç sorun değil aslında.. ben zaten senelerle değil, yaşadıklarımla büyüyorum.. ve bu yüzden bunun bazı zamanlar zor olduğunu fark ediyorum. önüme çıkan her şeyi yaşa göre değil de, akla göre yorumlamak yoruyor insanı.. kalp önemli belki ama bi süre sonra yerini şaşırıyorsun onun. ya da içini göremediğinde aklın karışıyor.. ben istememiş olmama rağmen girenin çıkanın belli olmadığı bir ev gibi hissettiğim zamanlar oldu bazen. ve çok uzun zamandır "bu da olmaz, diğeri gibi olacak" diyebileceğim insanlar bile çıkmıyor karşıma zaten =) bu yüzden kalbim şuan bir oyundaki gibi hayat puanlarını yeniliyor. ama yaşanmışlıkları veya kişileri unutmayan kalp değil zaten, beyin.. sıkıntı burada başlıyor asıl : )

nur dedi ki...

daha sık yazmalısın (:

Zeugma dedi ki...

Kusursuz yazıyorsun.
Tam bir profesyonelsin sen Velvet..
Artık bundan başka söz bulamıyorum yazılarına yorum olarak..

Çok uzun aralar vermemen gerekiyor, farkında mısın?
Kalemine ve yüreğine kuvvet..Ellerine sağlık..

Adsız dedi ki...

püfff çok iğrençç çok klişe...amacım seni rencide etmek değil ama biraz daha yaratıcı olmanı beklerdim..bu yorumuma parlamanı beklemiyorum hani eleştiriye açıksındır diye böyle rahat yazabiliyorum..

orange hero dedi ki...

Elbette eleştiriye oldukça açığım.. Fakat eleştiriyi "kimin", "neden" yaptığı çok önemlidir. Mesela bir yazıya veya bir kitaba "çok klişe" diye kimse iğrenç demez. Bu çok saçmadır : ) Hele iyi bir okur olan insan, kimsenin yazısına veya kitabına "iğrenç, çok klişe" diye yorum yapmaz. Bunu yapan kişide art niyet ararım :) Hem bir yazardan -ki ben yazar bile değilim- yaratıcı yazılar yazmasını bekliyorsan, yaratıcı eleştirilerde bulunman gerektiğini sana kimse öğretmedi galiba? Önce bana neyin yanlış olduğunu, neyi beğenmediğini, neler yapabilirim gibi şeyleri iletirsen ve en önemlisi "adsız" olmazsan seni önemsemem için bir sebebim olur : )
Sevgiler..

orange hero dedi ki...

@Kasımpatı'm:
Teşekkür ederim değerli yorumun için. Merak etme, uzun uzun aralar vermeyeceğim =)

Berrin dedi ki...

yazının devamı gelmemiş..

her aşk zaten biraz klişe değil midir?
ancak kelimelerle alışılmışın dışına çıkartabiliriz. ve bu yetenek herkeste yok.
velvet'te ise var.
bu yazıya iğrenç diyen biri hayatı nasıl buluyor acaba?
yazılarınla beraber olgunluğunuda kutluyorum.
eleştirmek ayrı kırıcı olmak ap ayrı bir şey.

imza: velvetin avukatı :)

Adsız dedi ki...

Velvet 14 şubat geçti yazının devamını istiyorum. Okuyunca ekrana yapışıyorsun ne olacak diye. Kelimeleri nasıl tanga dansı yaptırmışsın. Harika diyorum.


Bu arada adsız kişinin yorumuna çok güldüm. Kendisini geliştirmesi lazım acilen.


Velvet yaz ara verme lütfen. Bizi fazla bekletme olur mu?

orange hero dedi ki...

Yazdım yazdım, taslakta duruyor. Fakat daha tam içime sinmedi. uzun da oldu biraz, napsam diye düşünüyorum :))

Bengisu dedi ki...

İkinci kısmını bekliyorum heyecanla yazının...

Berrin dedi ki...

İSYAN ÇIKMASINI İSTEMİYORSAN YAYINLA HEMEN OLDUĞU GİBİ :))