ortada büyük bir yanlış var ve bunu düzeltmeye çalışsam daha çok mahvedecekmişim gibi geliyor. kesinlikle ne sen, ne de ben bunu haketmedik.. istediğimiz bu olsaydı, en başından bu işe kalkışılmazdı. ben istediğimizin bu olduğuna inanmıyorum. "o halde neden böyle?" diye sormak da istemiyorum kimseye.. herkesten öyle saçma cevaplar gelecek ki, bu sefer daha çok yorulacağım. zaten çevremdeki herkese yansıttığım bu negatiflikten dolayı rahatsızlık duyuyorum fakat elimde değil. benim için uğraşmaları hoş belki ama avutulabilecek bir durum yok ortada.. gözümdekileri silebilecek tek el var, mendil zaten yok.
seni özledim. yorgun bedenimi dinlendirmeye bırakmışken, seni görmek istemiyorum. ama bir yandan da çıldırmış gibi görmek istiyorum.. aslında benim sana o kadar çok ihtiyacım var ki, bu yüzden kırdım seni belki de bazı zamanlar. bu yüzden kızdım ilgisizliğine.. kabullenmek zorunda kaldığım şeyi, istemiyorum aslında.
kapının önünden geçen herkes sen gibi. her gördüğümü sen sanmak nasıl bir duygu, bilmiyorsundur eminim.. her dalgalı saçı olan, her beyaz tenli ve her tatlı gülüşlü sen gibi. kokunun burnumda olması ve yaptığım iş ne olursa olsun aklımda olman nasıl bir duygu, bunu da bilmiyorsundur belki.. seninle her yürüdüğümüz yerde yürüdüm, her oturduğumuz yerde oturdum bugün. geçtim oralardan adım adım ve içimi acıttım yine bile bile.. belki seni görsem o an, karşına atlayıp sarılacaktım. bilmiyorum yapabilir miydim ama bunu çok istediğime eminim..
seni suçluyordum onca şey için..
oysa bildiğim bir şey var. sarılırken biz, en az benim kadar sen de mutluydun çok. sımsıkı ve içten sarılırdın. bir de burnunu dayayıp öyle güzel çekerdin ki kokumu içine, bu en çok hoşuma giden şeydi..
elini tutmak kadar güzeldi,
evet.
seni özledim. yorgun bedenimi dinlendirmeye bırakmışken, seni görmek istemiyorum. ama bir yandan da çıldırmış gibi görmek istiyorum.. aslında benim sana o kadar çok ihtiyacım var ki, bu yüzden kırdım seni belki de bazı zamanlar. bu yüzden kızdım ilgisizliğine.. kabullenmek zorunda kaldığım şeyi, istemiyorum aslında.
kapının önünden geçen herkes sen gibi. her gördüğümü sen sanmak nasıl bir duygu, bilmiyorsundur eminim.. her dalgalı saçı olan, her beyaz tenli ve her tatlı gülüşlü sen gibi. kokunun burnumda olması ve yaptığım iş ne olursa olsun aklımda olman nasıl bir duygu, bunu da bilmiyorsundur belki.. seninle her yürüdüğümüz yerde yürüdüm, her oturduğumuz yerde oturdum bugün. geçtim oralardan adım adım ve içimi acıttım yine bile bile.. belki seni görsem o an, karşına atlayıp sarılacaktım. bilmiyorum yapabilir miydim ama bunu çok istediğime eminim..
seni suçluyordum onca şey için..
oysa bildiğim bir şey var. sarılırken biz, en az benim kadar sen de mutluydun çok. sımsıkı ve içten sarılırdın. bir de burnunu dayayıp öyle güzel çekerdin ki kokumu içine, bu en çok hoşuma giden şeydi..
elini tutmak kadar güzeldi,
evet.
7 yorum:
. ..senin özlemlerini seviyorum, sevmeni. .ama senin gibi sevebilmeli karşındaki. .o da böyle özlemeli seni,yaşamalı seni içinde. .değerini de bilmeli
evet, ortada hep büyük bir yanlış oluyor..
allah kahretsin..
yazdığın yazıdaki bi çok cümleyi nicedir söylüorum ben de..
tam böyle bir ruh hali içerisindeyimm..
böyle bir ruh hali içerisinde olduum için mi senin yazınla karşılaştım ki?
tesadüf mü, yoksa beni bu yazıyı okumam için blogunu tıklamama wesile olan bi güdü mü?
sarılmak,, içime çeke çeke koklamak..
allahım nasıl özledim! 7 sene oldu..
Yazını okudum. Ben-liği odamda bırakıp çıktım evimden.
Yazını okudum. Kapıyı çarpıp giden o insana sövdüm durmadan.
Henüz 24 saat bile olmamışken ve hala ağlayamadığıma şaşırırken okudum yazını.
sonra aklıma bir şarkı takıldı...
'Dokunduğum hiç bir ten senin gibi kokmuyor.'
Yazını okuyorum ve 5. kez aynı şarkıyı dinliyorum.
Bitmeyecek sanıyorum.
"Kimi sevsem, Sensin"
Atilla İlhan...
ben bu kadar güzel anlatabilirmiydim bilemiyorum..
tam da Eels- the longing çalıyorken, bu yazıyı okumak içimi acıttı. senin için üzüldüm arkadaşım.
The longing is a pain
A heavy pressure on my chest
It rarely leaves
And my day becomes a quest
To try not to think about here
And all that she brings
Forget about her magic
All the beautiful things
Surely there are other
things to life
But I can't think of
one single thing
That matters more
Than just to see her
Her smile
Her touch
Her smell
Her laugh
Bilseydim şayet bir başka zamanda bir başka aşkla yaşayabilmiş olduklarını bir bir benimde seninle yaşayacağımı, daha sıkı sarılırdım ve inat ederdim hayır gitmeyelim yaşadığımız evden diye. Şimdi bende aynı senin çok daha önceden ve hatta şimdi bana içten içe yaptığın gibi bende seni suçluyorum. Hafifleyemiyorum... Evet, ben hala dahi anlamındaki -de'leride ayıramıyorum. Birlikte çok güzeller. Ayıramıyorum.
" aslında benim sana o kadar çok ihtiyacım var ki, bu yüzden kırdım seni belki de bazı zamanlar. bu yüzden kızdım ilgisizliğine.. kabullenmek zorunda kaldığım şeyi, istemiyorum aslında."
"oysa bildiğim bir şey var. sarılırken biz, en az benim kadar sen de mutluydun çok. sımsıkı ve içten sarılırdın. bir de burnunu dayayıp öyle güzel çekerdin ki kokumu içine, bu en çok hoşuma giden şeydi..
elini tutmak kadar güzeldi, evet."
Yorum Gönder