. ..o şarkılar nasıl yazıldı hiçbir fikrin yokken, sana söylediğimde nasıl söylendiği hakkında da hiçbir fikrin yok. muhtemelen kolay zannediyorsun ama öyle değil. bu yazının da nasıl yazıldığına dair hiçbir fikrin olmayacak mesela.
. ..kim ya da nasıl biri olduğunun önemi yok ki, sevgi öyle bir şey değil. ama insanın en büyük aptallığı da bu noktada başlamıyor mu zaten? görmezden geldiğim içgüdülerim muhtemelen en büyük hatam aynı zamanda. yine de nasıl unuturum ki ben ısıtmak için tuttuğum ellerinden tırnaklarına, tırnaklarından gözlerine, ah! ah o gülüşüne.. gezerken tırnakların kolumda, ensemde, omzumda, nasıl rüya gibi gelmesin ki? ne zaman, nerede bulunduğumuzun bile önemi yok. yalnızca yanında kalmak istiyor insan, kabri olsun istiyor kalbinde. ah o gülüşünde.. tam da burada başlıyor bütün hikaye.
severim Yılmaz Erdoğan'ın şiirinden şu kısımları;
". .sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla,
sen bana ışık ver yeter, bende filiz çok.
köklerin içimde gizlidir,
gelen, giden, arayan, soran, dere budak yok.
bir şiir istersin içinde benzetmeler olan,
kusura bakma sevgilim..
heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok. ."
. .sana dair her şey sıcacık. e ben soğuğu da sevmem zaten. güneşsiz bir havada mutsuzum. sana bakmak güneşe bakmak gibi, yağmur yağıyor sen üzgünken.