11 Temmuz 2009 Cumartesi

ölü.m


yeni bir kaleme ihtiyacım var. kâğıdın üzerinde gezinirken simsiyah ucu, hep sinirden kırıldılar ellerimde.. bazen kırılırken gözüme kaçtı uçları ama kalbimde açılmış olan yara kadar acıtmıyor. onlar! bir inşaat mühendisi gibi, özenle seçiyorlar sanki kalbimde açacakları deliği.. hep aynı yerden, en dibine kadar iniyorlar. ve sonra.. temellerini sağlam attıkları aşkın üst katlarına çıkarken malzemeden çalıyorlar. kırılması, yıkılması, dökülmesi kolay oluyor.

burada ölen kimse yok, öldürülenler dışında. hiç kendiliğinden ölen olmaz benim bulunduğum yerde, genelde öldürür başkaları bizi. kanımı akıtmak zordur benim, öyle ufak tefek çiziklerle veya bıçakla açılan yaralarla akmıyor kanım. hep gidişlerde akar, ben onları avuçlarımda tutarım. birikintileri de içmeye bakarım ki, belki içimde canlanır yine diye.. içimde olur, içimden olur, içim olur diye. ama sen.. giderken kanımın avuçlarımda birikmesine dahi izin vermedin. çünkü ardında bıraktığın yorgunluktan, kollarımı kaldırıp avuçlarımı açacak hâlim dahi yoktu.. biriktiremedim kanlarını, kan kaybı oldun.
yağmur yağmış toprağın kokusunu seviyorum ve bunu herkes biliyor sanırım artık.. işte bu yüzden yağmur yağdıktan sonra gömülmek istiyorum ben.

ilk terk edilişimde ruhuma çok büyük zararlar verdiğini fark ettim o aşkın. sonra bedenime de zararlar vermeye başlamıştı.. oysa bedenime benim zarar verdiğimi söyleyenler, delirdiğimi de zannedenlerdi.. ikinci terk edilişimde o kadar büyük zararlar görmedim. çünkü öyle bir ruh hâlindeydim ki, sanki bu duruma alışık olan biri gibiydim.. "ben bunu daha önce de yaşadım, sen kendini ne zannediyorsun" edasıyla bakınıyordum etrafa ve 'bütün kadınlar orospu'ydu.. hayır, hepsi bu işi parayla yapmıyor ki!

enfes bir kahve içtikten sonra, kadınlara karşı nefretlerimin doruklarındaydım.. hemcinslerimi de pek sevmem zaten. kadınlardan nefret etmem onlarsız yaşamam gerektiğini göstermiyor! sonuçta benim nefretimi kazanmayı bilen onlardı..

'derken
rüya gibiymiş bunlar.. ben kinci biri değilim, sadece güçlüyüm.
kimsenin bana zarar veremeyeceğini biliyorum, kendi kendime yapıyorum.
boşu boşuna bekleyişlerim, boşu boşuna üzülmelerimi getiriyor..
boşu boşuna üzülmelerimse, boşu boşuna gözyaşlarına sebep oluyor..

bak şimdi!
bizim burada gerçekten ölmeyi isteyen kimse yok..
bizim burda herkes sevgiye tok, aşka aç.. hüzne tok, mutluluğa aç.. ölümlere yeterince tok, yaşamlara müthiş aç.. eskilere tok, yenilere aç..
sen de ne istiyorsan benden, ona göre davran. yoksa hiç senin gibilere aç olmadım..

6 Temmuz 2009 Pazartesi

huzursuz bulutlar


. onca kağıdı boşa yırttım diye üzüldüğüm zamanlar, onca aşkın da yiteceğini düşünememiştim. şimdi üzülmem gereken iki sebebi de tutuyorum içimde. onun için, koca bir iç çekip bakıyorum gökyüzüne. bulutlar huzur dolu dedin diye..

've çok değil, biraz önce -sahilde gezerken-
geçtim düşünden
geçtin içimden
kocamandı hisler
yaşanmaya değer
ama olsun
zaten çok geçtiler..

. kanamıştı kalbim, kanatmıştın. litrelerce sen doldu avuçlarım.. hemen yıkamadım tamamen kaybolmaman için, korkardın. sen kaybolmadın ama bekledikçe pıhtılaştın. yıkadıkça gitmeyen sen, günler geçtikçe daha da acıttın. ama yine de topladık kalıntıları, doldurduk valizlere.. sevgimi yetiremedik tek bir valize, ağladık hepbirlikte. biz kovalardık fakat hep kaçardı bizden ölüm.. tek başıma yapamadım, o kadar güçsüzüm.

've öptüm gözünden
dudakların kadar güzel değildiler
hiçbiri turuncu da değildi
yine de öptüm gizliden
huzur verirdi sana eskiden
bir sürü sarılmak geldi içimden
yoktun
ama olsun
zaten sinsiydi öpüşler..

. son bir gece yaşamışken, son bir sabah daha yaşamak istedim. hep çok şey istediğim vurulmuş yüzüme, ben mız mız bir gençtim. daha genceciktim.. hala salıncakta sallanmayı bile seviyorum, hatta düşünce kendi kendime söyleniyorum. son bir kez daha sallanmak istedim. öne giderken ayaklarımı öne savurup, arkaya giderken topladım. tebessümleri seçtim hep, ihanet ettim gülümsemelere.. bir ara başımı yukarı kaldırıp baktım, bulutlar huzur dolu dedin diye. bak bu bulutlar huzurlu değil.. seninkiler hala öyle mi?