9 Ocak 2010 Cumartesi

bir çatış, bin kaçış


zamanın bana neler gösterebileceğini bilmeden günler, aylar ve hatta yıllar geçerken büyüdüğümü hissettim şuan.
olgun.um
olan.ım
ol.dum
ben büyüdüm de, büyümeyen o kadar çok şey var ki benimle birlikte. en basitinden, can çekişen düşüncelerim var hala. ufak ufak değil de büyük büyük lokmalar halinde beynimi kemirmeye çalışan bir kemirgenim var. öyle iki fıs fıs sıkıp öldürülen böceklerden değil bir de bu.. can çekişiyor işte. ama yine de öyle etkili oluyor ki son zamanlarda. kendimi anlatamaz oldum kimselere..
yine de sordum.
sorarım, ben soranım.
susan değil.
vazgeçen hiç değil..
şimdi ben ona yardım etmeye çalışırken, o bana yardım etmiyor ya. yine de büyülü o.. en çok da gözleri. anlamlı bakmaz ama anlatır bir şeyler. ya da ben anlarım gözlerinin dilinden.. ben ona güzel sözler söyleyemem ya hani, yanlıştır bilirim.. öpemem, yasaktır giderim.
yine de durdum bir süreliğine.
durdum yanında öylece.
baktım gözlerine,
baktım hiçsizliğe..
bir de ben yutkunurken boğulacakmış gibi oluyorum ya son zamanlar.. o görüyor bir tek, sen değil. sen nerdesin? sen günlerdir, aylardır nerdesin? ben seni beklerken, zaman seni getirmezken, sen bana zamanın neler getireceğini gösterdin yanımda görünürken.
sözlerin "laf" olmuş kime ne sevgili.m?
en çok beni yaralarsın.