7 Mayıs 2011 Cumartesi

vişne suyuna bandırılmış ölüm


. karton kutudan vişne suyu içerim ben. öyle bardağa doldurmadan, bir kutuyu dikip içerim. güzeldir tadı. ta ki sonuna gelene kadar. karton kutudaki vişne suyunun son yudumları iğrenç bir tat bırakır ağızda. ben yine de vişne suyunu karton kutudan içerim..

.. ben sigarayı sevmem, dumanını severim. dumanı içime yavaşça çekip iki dudağımın arasından özgürlüğe bırakmayı seviyorum. öyle şekiller mekiller yapmaya gerek duymam. zaten iki dudağımın arasından örgü peynir gibi birbirlerine dolanarak özgürlüklerine kavuşuyorlar. sarılmak güzel şey. el parmaklarının birbirine dolanması kadar, ayak parmaklarının da birbirlerine dolanmasını seviyorum. hatta daha bir çekici oluyor, adeta sevişiyorlar. duman özgürlüğüne kavuştuğunda ben ayrı bir mutlu oluyorum.

'bu gece dolaşmaya çıktım. yürüdüm boşluğun içindeymişçesine. ufak sokakların arasından geçerken harabe evlerin yalnızca gündüz gözüyle cazibesi olduğuna inandım (-gece-leyin bir ürpertiyor insanı). zira cesaret bu ya, yürüdüm sonuna kadar. yumuşak bir hava var gibiydi, gece ilerledikçe biraz daha soğudu. oysa ılık bir esinti varken hafif öpüşesim gelmişti havayla.

canlı bir bedenle mi, yoksa bir ruhla mı sevişmek iyidir? insandan korkan ruhla sevişir, beden sıcaktır. ruh ölümsüzdür. o yüzden bu yaşamda beden, bedenden parçalar daha çok ilgimi çekiyor..

şimdi ölüm
soğuk.
öldüğümdeki görüntüm,
ölümden daha
soğuk.