vücuduma dokunan parmakların hiçbiri ruhumu okşamazken şimdiye kadar, senelerdir mikrop olup yaralarımdan içeri girmeye çalıştılar. kanıma aşk diye karışacakları yerde, zehir gibi yayıldılar. hepsi birer kanat gibi geldiler, sarıp sarmalayan cinsten. oysa hepsi kanattılar.. hiçbir masalı dinlemeyip sonunda güzel biten filmler çevirmeye kalktılar benimle. olmadı, olamazdı da.. tüm suçu üstlenmelerini istemedim hiç, ama susarak bunu kabullenenler çok oldu. ya da başında karşı çıkıp sonrada susanlar.. hiçbiri bir ötekinin yarasını kapatmak için değil de, hep yeni bi yara açmak için gelmiş gibi sanki. veya bana öyle geliyor şu saatten sonra.. kimisi arzusu için feda etti ruhunu, kimisi geçmişinden kurtulmak için. oysa bir ilişkinin tek kişi yaşanmadığını hatırlayamadı hiçbiri, benim varlığımı unuttular.
şimdiye kadar hep çoğul konuştum, biliyorum. çünkü çoktular.. bana "izin ver" diyenlere kızıyorum şimdi. ama en çok da onları dinlediğim için kendime kızıyorum. izin vermemekte kararlıydım oysa ve bu kadar çok "öylesine"ymiş gibi görünen ilişkim olmayacaktı şimdi. ne onların kirli ruhlarına ortaklık edecekti bedenim, ne de kirli ellerinde çürümeye bırakılacaktı yüzüm. onlar gibi kirlenmeyecektim.. tek yalanım, işlenen suçlara isteyerek suç ortağı olmuş gibi görünmem. kendimi aklamaya çalışamıyorum.. bu yüzden de çikolatanın sıcaktan eriyip kabından dışarı taşması gibi, taşıyor ruhum eriyip bedenimden.
ve ben buna mecburen sadece izleyici oluyorum..