13 Ekim 2009 Salı

onü.çekim



sonunda hissettiklerimin gerçek olmadığını anlarsam şayet, bu yine büyük bir hayal kırıklığı yaratacak bende. çünkü "bu sefer geçti, gitti" diyorum, "bu sefer" derken duraksadığım için telaşlıyım..
çok kez bir şey için alışmak zorunda kaldım.. ve çok kez hiçliği hissettim. ama alıştım da, alıştım da huzursuzluğa.. sevdiğim biri vardı, hep huzur dilerdi. başından biliyordum boşuna dilediğini.. bir keresinde yanındaydım ve garip bir şekilde huzurluydum. aslında bir o kadar da rahatsızdım.. aynı değildik ve aynı şeyler hissetmiyorduk çünkü. o zaman söylemem gereken bir şeyler vardı belki de..

o kadar baskı altında hissediyorum ki şuan;
aşkın ne tadı kalıyor, ne hazzı..
ne sevgimi esirgiyorum, ne de mutsuz etmeyi..
kendime iyi gelen şeyler bulamadığımdan, biraz zamana ihtiyacı var yaşantımdaki her şeyin..
o kadar baskı altında hissettiriyorlar ki;
canları cehenneme diyemeyecek kadar yakınım onlara.
bir o kadar da uzağım.
yaşadığım şehirden çekip gitmemem aslında sadece önemli bir insan ve kendim içindir.
eğer kendimi kaybedersem bir gün -ki buna ramak kaldı-, kimseyi düşüneceğimi sanmıyorum..

istediğim tek bir şey kaldı sanki.. o masada yazarken ölmeliyim ben. şuan yazamıyor olmak, beni deli ediyor.. şuan sadece içimi döküyor olmak, beni ve okuyanları üzüyor. ama çok doluyum, affedin.

kırmızı rengi hiç sevmiyorum.. bana da hiç yakışmıyor zaten. ama bana yakışmadığından değil, sevmiyorum işte. zaten babama da yakışmazdı hiç.

Tanrım.